Tüm dünya COVID-19 ile mücadele etmeye devam ederken, “gölge salgın” olarak nitelendirilen aile içi şiddet yükselişe geçti. Birleşmiş Milletler, pandemiye bağlı kısıtlamalar kapsamında aile içi şiddetin yüzde 20 arttığını açıkladı.
COVID-19’un yol açtığı sorunlar bir yana, Birleşmiş Milletler rakamlarına göre pandemi öncesinde bile, dünya çapında kadınların yüzde 35’i partnerlerinden fiziksel ve/veya cinsel şiddet görüyor veya partnerleri dışında erkeklerin cinsel şiddetine maruz kalıyordu. Üstelik korkudan ve utançtan bu vakaların yaklaşık yüzde 60’ı raporlanmıyor.
Aile içi şiddet fiziksel veya psikolojik olabilir; her yaştan, toplumsal cinsiyetten, ırktan ve cinsel yönelimden bireyi etkileyebilir. İnsanlar üzerindeki olumsuz etkileri ise ölçülemez boyutlarda... Ancak aile içi şiddetin fiziksel ve duygusal hasarının yanı sıra ciddi bir ekonomik etkisi de var. Gelir kaybı, işe gitmeme ve üretkenlikte azalma; mali açıdan bireyleri, ailelerini ve toplumu geniş ölçekte etkiliyor.
İş dünyasının eyleme geçmesi için bir fırsat
Pazarlamadan Sorumlu Global Başkan Yardımcısı ve Çeşitlilik & Kapsayıcılık Lideri Aline Santos, “Yetişkinler olarak hayatımızın üçte biri çalışarak geçiyor,” diyor. “Bu Unilever gibi şirketlerin, insanların güven içinde destek alabileceklerinden emin oldukları bir iş yeri kültürü yaratma konusunda benzersiz bir konumda oldukları anlamına geliyor.”
“Biz de gereken önlemleri alarak, güvenli ve kapsayıcı bir çalışma ortamı yaratma sözü verdik,” diye ekliyor. “Hedefimiz çalışanların utanç duymadan yardım isteyebildiği; bir çalışma arkadaşının risk altında olduğunu hisseden herkesin de duruma gerektiği şekilde müdahale edebilecek temel eğitime sahip olduğu bir çalışma ortamı yaratmak.”
“Çalışanlara ‘güvenli izin’, esnek çalışma koşulları, ihtiyaç halinde danışma ve destek hizmetlerine erişim sunulmasını temin eden Küresel Aile İçi Şiddet ve İstismarı Önleme Politikası’nda tüm bu bilgiler ayrıntılarıyla yer alıyor.”
Unilever Türkiye’de de Aile İçi Şiddet ve İstismarı Önleme Politikası’nı (PDF 590.53 KB) ve istismara maruz kalan çalışanlarını nasıl desteklediğine dair bilgileri Dünya Kadınlar Günü’nde iş dünyasına ve kurumların erişimine açıyor ve bu konuda harekete geçen ve geçmek isteyen tüm kurumları işbirliğine davet ediyor.
#MeToo Hareketi’nden Tarana Burke bizlere ses çıkarmanın gücünü öğretti
Aile içi şiddet kapalı kapılar arkasında güçlenir. İnsanların deneyimlerini utanç duymadan anlatabileceklerine inandıkları bir ortam oluşturmak, #MeToo hareketinin açığa çıkardığı önemli bir dersti.
Bu alanda konu hakkında bilgimizi artırmak için #MeToo hareketinin kurucusu Tarana Burke, 4 Mart’ta Aline Santos ile LinkedIn üzerinden canlı yayın gerçekleşti.
Bu etkinlikte, aile içi şiddetin üzerini örten sessizliğe bir son vermek üzere herkesi harekete geçmeye çağıran küresel #Unmute / #SessizliğiBoz kampanyasının da lansmanı yapıldı.
Sessizliği bozmak için konuşmak
“Aile içi şiddetle mücadele etme çabamız uzun vadeli bir taahhüt,” diyor Aline. “Dünya Kadınlar Günü’ne dikkate çekmenin ötesine geçerek, istismara uğradığını söyleyen çalışanlarımıza sürekli destek sunmak üzere çalışacağız. Aile içi şiddetin üzerini örten sessizliği bozmak için ses çıkartacak ve BM Şiddeti Önleme Sanal Bilgi Merkezi gibi kaynaklar konusunda farkındalığın artırılmasına katkı sağlayacağız.”
“Bu inisiyatifler sayesinde Unilever’de ve diğer işyerlerinde çalışan insanları sessizliklerini bozmaları konusunda teşvik etmeyi ve aile içi şiddete maruz kalanların sesinin duyulmasına katkı sağlamayı umuyoruz,” diyor. “İnsanlara yönelik şiddetin geçmişte kaldığı bir gelecek yaratmak için hep birlikte çalışabiliriz.”