About the author
Founder & CEO, Ioniqa
Tonnis, bir laboratuvar keşfinin, gezegenimizin en acil aksiyon gerektiren
sorunlarından birine çözüm olma potansiyeli sunduğunu fark ettikten sonra Ioniqa
Technologies şirketini kurdu. Teknolojinin, gerçek anlamda küresel bir devrim
olabileceğine inanıyor.
Ioniqa, on yıl önce Eindhoven'de bir laboratuvar tarafından kuruldu. Manyetik malzemeler ve ayırma süreçleri üzerinde çalışan bir öğrenci, iyonik partikülleri solüsyonda askıda tutmayı başardı. Bunun sosyal açıdan ilişkili bir uygulamasının nasıl olabileceğini araştırırken, bu keşfi PET, yani polietilen tereftalatı parçalamak için kullanma fikri aklımıza geldi.
PET, ambalajlamada en yaygın kullanılan plastiklerden biridir, ancak küresel anlamda çöpe atılan PET malzemenin sadece %10-20'sini yeniden kullanıyoruz. Geri kalan ise ya yakılıyor veya katı atık alanlarına veya çevreye bırakılıyor.
Plastik geri dönüşüm seviyesinin bu kadar düşük olmasının pek çok nedeni var. Pek çok ülkede, yetersiz veya sıfır toplama altyapısı var. Geri dönüşüm pahalı bir süreç olabiliyor. Pek çok ambalajda, boya gibi, kaliteli ürünlerde yeniden kullanılmasını önleyen safsızlıklar bulunuyor.
PET'in, standart teknikler kullanılarak geri dönüştürülmesi, düşük kaliteli bir ürün üretileceği anlamına geliyor. Ancak, renkli plastik ve okyanustan toplanan plastik de dahil, tüm PET malzemeleri geri kazanabilir ve saf dereceli hammaddelere dönüştürebiliriz. Bu durum, tam dairesel ve potansiyel olarak sonsuz bir geri dönüşüm çözümü sunuyor.
Sürecimiz hem enerji- hem de maliyet-etkin bir süreç, yani ürünümüz pahalıya gelmiyor. Bu çok önemli. Rekabetçi bir maliyet sunamazsanız, pazar petrol bazlı plastiklerden vazgeçmeyecektir.
2013 yılında, bu teknolojiyi pazarlama vakti geldiğine karar verdik. Üreticiler, elimizde büyük bir inovasyon olduğunu fark etti, ancak biz bunu hemen kullanmaya başlamak istemedik, çünkü sürecin etkinliği sadece küçük çaplı bir üretimde kanıtlanmıştı. Bir çıkmazdaydık.
O tarihlerde, bir yandan ölçeği büyütüp teknolojinin etkinliğini kanıtlamaya çalışırken, diğer yandan da çalışmalarımızı sürdürmeye devam ettik. Bu kolay olmadı. Dolayısıyla, hemen bir ortak aramaya başladık. Unilever ile yaptığımız işbirliği bu anlamda kritik bir adımdı.
Bu işbirliği 2016 yılında, teknolojimizi Vlaardingen'de düzenlenen yıllık Unilever Araştırma Ödülü sırasında sunduk ve sonrasında Unilever ilk müşterimiz olmaya karar verdi. Bu durum, PET üretiminde dünya lideri olan Indorama'yı da aramıza katılmaya teşvik etti.
Teknoloji gıda ambalajlarında test etmeye başladık. Bu aşamada, bırakın gıda ürünlerini, hiçbir ürün için bir plastik şişe üretmemiştik. İlk ürünümüz, Hellmann's Mayonez şişesi ile bu işi başarabileceğimizi kanıtladık.
%10 - 20'sitüm dünyada atılan plastiğin %10 - 20'si yeniden kullanılıyor
Bu teknoloji ile, önemli bir sorunu çözüyoruz ve daha temiz bir dünyaya katkıda bulunuyoruz. Bunu bilmek bizim için işimizi çok değerli kılıyor ve işte bu yüzden her sabah saat 05:30'da kalkıp işe gidiyorum.
En küçük kızıma yıllar önce söylediğim gibi... giydiğin kışlık tulumları geri dönüştürüp, plastik şişe yapıyoruz. O da kullanıldıktan sonra, başka bir şeye dönüşüyor. Bunu bir sonraki nesillere söyleyebilmek inanılmaz bir duygu.
Bu döngüsel ekonomi anlayışına tutku ile bağlıyım. Ürünleri ve ambalajlarını tasarlarken bunları düşünmeliyiz. Ancak, ne tür plastik kullanılacağına ilişkin kısıtlamalar konulması gerektiğine inanmıyorum. Bir endüstri olarak, geri dönüşüm ve tekrar kullanımı sağlayacak teknikleri yerleştirmemiz gerekiyor.
Bununla birlikte, tesisimizi besleyecek hammaddelerin toplanması ve işlenmesi ile ilgili bazı güçlükler yaşıyoruz. Kullanılan plastiklerin yaklaşık %80-90'ı kayboluyor. Bu çok üzücü, çünkü bizim için plastik değerli bir hammadde.
Bu durum, atıkların ayrıştırıldığı merkezler oluşturarak çözümlenebilir. Örneğin, Rotterdam limanına, başka ülkelerden gelen plastikler getiriliyor ama bunlar doğrudan yakma fırınına gönderiliyor. Oysa bunlar ayrıştırılsa, tonlarca malzeme geri kazanılabilir. Böylece kısır değil, verimli bir döngü yaratılabilir, çünkü hammaddelere yakın yerlere işleme tesisleri açılır.
Şirketler, ürünlerinin kullanıldıktan sonra nasıl bir süreçten geçtiğini düşünmeliler. Her gün daha çok sayıda önemli markanın bu konuda sorumluluk üstlendiğini görüyoruz. Unilever buna çok güzel bir örnek, çünkü plastik ambalajlarının %100'ünün 2025'e kadar tam olarak tekrar kullanılabilir, geri dönüştürülebilir ve kompost yapılabilir duruma gelmesi gibi bir hedefleri var.
Tüketiciler de çok önemli bir rol üstleniyor. Kullanılmış plastiklerini geri dönüşüme yollamaya alışmalılar. Ancak o zaman, geri dönüşüm süreçlerini beslemeye yetecek malzemeyi elde edebiliriz.
Bizim malzememiz ile üretilen ilk PET şişeler 2019 yazında raflardaki yerlerini alacaklar. Gıda ambalaj sürecimiz de oturduktan sonra, giysi ve polyester gibi geri dönüştürülmesi zor diğer plastikler üzerinde çalışmak istiyoruz. Olasılıklar sınırsız.
Unilever ile birlikte, teknolojimizi başkalarıyla da paylaşıyor ve tüm dünyaya tanıtıyoruz. Ancak bu şekilde, büyük ölçekli bir fark yaratabilir ve istediğimiz etkiye ulaşabiliriz.
Bu teknoloji, plastik geri dönüşüm sürecinde devrim yaratacak ve sektörü dönüştürecek potansiyele sahip. Ben iyimser biriyim ve gerçekten de kendi yarattığımız bu plastik sorununu ortadan kaldırabileceğimize inanıyorum.
Bu konuda daha fazla bilgi için: