Bilimde her zaman, usta matematikçi Arşimet gibi ani bir keşif anı yakalamak oldukça zordur.
Yıkanmak için küvetimizi suyla doldururken bilimsel bir keşifte bulunmak herhalde çok nadiren başımıza gelebilir. Çoğunlukla bir teoriyi ispatlamak yıllar boyu süren laboratuvar çalışmaları ve önemli miktarda bütçe gerektirir.
Ancak günümüz endüstrisinde hızlı bir şekilde yeni ürünler pazarlamak için yeni fikirlere duyulan ihtiyaç göz önünde bulundurulduğunda, geleneksel yöntemlerin modern gereksinimlerin gerisinde kaldığını görüyoruz.
Giderek daha fazla sayıda inovasyon, uzmanlığın paylaşılmasına izin veren güçlü ekosistemlerden çıkıyor. Başarılı bir şekilde rekabet edebilmek için işbirliği çok önemli.
En iyi araştırmacılar ve son teknoloji, Malzeme İnovasyon Fabrikası'nda buluşuyor
İşte bu nedenle, belki de tam zamanında diyebileceğimiz bir tarih olan Ekim 2018’de, malzeme biliminde dünyanın en önde gelen akademik kurumlarından biri olan University of Liverpool’a bağlı yeni bir mükemmeliyet merkezi resmi olarak açıldı.
Malzeme İnovasyon Fabrikası (MIF) önde gelen akademisyenleri, araştırmacıları, yeni açılan küçük ölçekli şirketlerin yanı sıra global firmaları, sipariş üzerine tasarlanan robotları ve dijital yetkinlikleri çatısı altında birleştiren bir kuruluş oldu.
Bu merkezin kurucularından ve finansal destekçilerinden Unilever ise, halihazırda University of Liverpoool ile 100 yılı aşkın süredir devam eden bir işbirliğine sahip.
Malzeme İnovasyon Fabrikası ve dünyanın önde gelen düşünürleri arasında işbirliği
Malzeme İnovasyon Fabrikası’nın açık erişime sahip tesisleri sayesinde, herhangi bir kurumdan araştırmacılar çalışmalarını yürütmek için tesisin ekipmanlarından ve teknisyenlerinden faydalanabiliyor.
Resmi açılışında Unilever’in Baş Kategori ve Ar&Ge Yöneticisi David Blanchard’ın katılımcılara belirttiği gibi söz konusu merkez “Sadece Unilever’in dijital gündeminin vücuda bürünmüş hali değil aynı zamanda Ar&Ge’nin geleceği için önemli bir rol model”.
Malzeme İnovasyon Fabrikası ile rekabetçi bir avantaj
MIF, malzeme fiziğine ilişkin dünyanın en fazla otomasyonlu ekipman yoğunluğuna sahip binasında yer alıyor.
Robotik ve analitik testler sayesinde geleneksel yöntemlere göre çok daha hızlı bir şekilde sağlıklı ve tekrar üretilebilir veri elde etmek sadece bilim insanlarını laboratuvar çalışmalarını tekrarlamalarından kurtarmakla kalmıyor aynı zamanda zihinlerini özgür bir şekilde yeni nesil fikirlere yöneltmelerini sağlıyor.
Unilever de Malzeme İnovasyon Fabrika’nin tesislerini kullanmaya başlayanlar arasında. Ev Bakımı departmanlarımız, dünyanın farklı pazarlarında yer alan tüketicilerimizin yerel ihtiyaçlarını karşılayacak çamaşır ürünleri geliştirebilmemiz için aylarca çalışmalar yürütmek yerine tesisin gelişmiş robotlarını kullanarak bu çalışmaları sadece bir kaç hafta içerisinde gerçekleştirebiliyor.
Unilever’in Malzeme İnovasyon Fabrikası Ar&Ge Program Direktörü Mark Newman simülasyonların ürün ekibine çok fazla fayda sağladığını açıklayarak sözlerine şu şekilde devam ediyor: “Aynı deneyi birden fazla kişi yaptığında çok fazla değişkenlikle karşılaşıyoruz, ancak aynı kişi yaptığında elde edilen sonuçların kalitesi iyileşiyor, hatta deneyler otomasyonlu araçlarla yapıldığında sonuçlar çok daha kaliteli oluyor, böylece elde ettiğimiz kaliteli verinin miktarını anlamlı ölçüde arttırabiliyoruz.
Robotlar 7/24 çalıştığı için genelde sonuçları beş ila on kat daha hızlı elde edebiliyoruz. Tüm veriler merkezde toplanıyor, böylece dünya genelindeki tüm Ar&Ge çalışanlarımız veriye doğrudan erişebiliyor. Bu sayede ürünlerimizi çok daha hızlı bir şekilde geliştirebiliyor ve yeni ürünlerimizi tüketicilerimize sunabiliyoruz.”
Amacımız patent ve ilk defa pazarlanan inovasyon süreçlerini hızlandırmak
Malzeme İnovasyon Fabrikası’nın çalışmaları, ürün formulasyonunun ötesine geçerek insan mikrobiyomu çalışmaları gibi gelişmekte olan araştırma alanlarına odaklanıyor.
“Bir çok kişi bağırsakta iyi bakteri oluşumunu destekleyen ürünleri biliyor. Aslında insan mikrobiyomunun etkisi sadece bağırsakla sınırlı değil. Öyle ki, yapılan araştırmalar bakterilerin insan vücudunun bir çok bölgesinde önemi olduğunu ortaya koyuyor” diyor Mark.
Cilt ve ağızda çoğalan bakteriler üzerine araştırma yapmak Unilever’in ilgilendiği başlıca konulardan. Bu bağlamda Unilever, Malzeme İnovasyon Fabrikası’nın tesislerini ve uzmanlığını kullanarak, Zendium diş macunu gibi, ilk defa pazara sürülen çeşitli inovasyonları geliştirmeyi başardı.
İnsanlar uzun yıllardır ağızda bulunan tüm bakteriyi fırçalayarak uzaklaştırmanın ağız ve diş sorunlarının önlenmesinde yararlı olduğuna inandı. Zendium ise, aslında tüm bakterilerin zararlı olmadığını ortaya koydu.
Malzeme Geliştirme Fabrikası Omics tarafından kullanılan gelişmiş DNA sekanslama teknikleri, Zendium’un doğal protein ve enzimlerden oluşan formülü sayesinde 14 hafta içerisinde ağızdaki iyi bakterileri miktarını arttırırken ağız ve diş sorunlarına neden olan kötü bakteri miktarını azaltarak ağızdaki mevcut doğal ekosistemi olumlu bir şekilde etkilediğini ortaya koydu.
David Blanchard “bunun sadece bir başlangıç” olduğunu ifade ederek “Malzeme İnovasyon Fabrikası malzeme kimyasında bir fikri mülkiyet merkezi olacak” açıklamasında bulunuyor.
Sözlerine devam eden Blanchard, “Geliştireceğimiz patent sayısının Unilever ortalamasının iki ya da üç katı olacağını öngörüyoruz. Bu durum dünya genelindeki ticari etkimizi arttırmamıza yardımcı olacak” diyor.
Daha az plastik, daha iyi plastik, sıfır plastik
Malzeme İnovasyon Fabrikası’nın disiplinler arası işbirliği, özellikle atık plastiklerde olduğu gibi, daha hızlı sonuçlar elde etmeleri için tüketicilerin dünya genelindeki endüstrileri zorladıkları alanlarda yeni inovasyonların ortaya çıkmasına yardımcı oluyor.
“Unilever çevresel sorunlar arasında yer alan plastik sorununu çözmek için Ar&Ge’ye büyük yatırım yapıyor” diyen Mark Newman açıklamasına şu şekilde devam ediyor: “Günümüzde daha az plastik, daha iyi plastik ve sıfır plastik başlıca odaklandığımız üç alan.
Ancak sadece Unilever olarak, odaklandığımız bu alanlardaki sorunları tek başımıza çözemeyeceğimizi biliyoruz. Başta daha iyi plastik/sıfır plastik olmak üzere, her üç alanda da hammadde tedarikçileriyle güçlü işbirliklerine ihtiyacımız var.
İlk odağımız olan daha az plastik alanında karşılaştığımız sorunları yenilikçi tasarımlarla aşmaya çalışıyoruz. Unilever’in ambalaj tasarımcıları sürekli olarak ambalajlarımızda kullandığımız plastiğin ağırlığını daha azaltırken, genişleyen tedarik zincirimizin ihtiyaçlarını karşılayan çözümleri de geliştiriyorlar. En son Çin ve Güney Doğu Asya’da pazara sürdüğümüz şampuan şişesi tasarımlarımız sayesinde bu ambalaj türünde kaynaklanan plastik atık miktarını %25 oranında azaltılmayı başardık.
Daha iyi plastik alanında yaptığımız girişimler, çoğunlukla tüketici kullanımından sonra elde edilen geri dönüştürülmüş plastiğe odaklanıyor. Geri dönüştürülmüş plastiğin kalitesinin değişkenlik göstermesi, ayrıca en yüksek kalitede geri dönüştürülmüş plastik elde etme maliyetinin giderek artması bu alanda karşılaştığımız başlıca zorluklar arasında yer alıyor.
Biz de plastiğin kimyasal özellikleri ile performansı arasındaki ilişkiyi anlamak için Malzeme İnovasyon Fabrikası’nda akademisyenlerle çalışıyoruz. Geri dönüştürülmüş plastik ne kadar dayanıklı? Rengi nasıl? Kokusu nasıl? Güvenli mi? Her ne kadar geri dönüştürülmüş plastik için bu ayrıntılı değerlendirmeyi yapmak zor olsa da yaptığımız çalışmalar, tüketicilerimiz üzerinde herhangi bir olumsuz etkisi olmaksızın, daha fazla plastik atığı tekrar kullanabilmemize imkan tanıyor”.
Z Kuşağının görüş ve fikirlerinden yararlanıyoruz.
Malzeme kimyası alanında önemli gelişmelere imza atan bir üniversitenin kampüsünde yer almak odaklandığımız son alan olan sıfır plastik konusunda da fayda sağlıyor. “Artık Unilever’in en genç tüketici segmenti olan ve FMCG ürünlerini satın almakla ilgili henüz yeni karar almaya başlayan Z Nesli’nin de görüş ve fikirlerinden yararlanıyoruz” diyor Mark.
“University of Liverpool’da 16.000 öğrenciye, kullandığımız ambalajlarla ilgili çevresel etkimizi nasıl azaltabileceğimize ilişkin meydan okuduk. Gerçek bir projeye dönüştürmek üzere, en iyi fikrin sahibinden önerisini bir uzman panelinin önünde sunmasını isteyeceğiz” diye ekliyor.
Açıklamasına devam eden David Blanchard “Bizler 2025 yılına kadar tüm plastik ambalajlarımızın tamamen kullanılabilir, geri dönüştürülebilir ya da biyolojik olarak çözünebilir olmasını sağlamak için çalışıyoruz. Ancak bu alandaki sorunların çözümüne ilişkin tüm cevaplara sahip değiliz, ayrıca tüm dünyayı ilgilendiren bu ölçekteki meselelerin tek bir firma tarafından çözülmesi imkansız” diyor.
“Sistem seviyesinde değişim sağlamak için başarılı işbirliklerine ihtiyacımız var” diye belirten Blanchard, “Bizleri farklı düşünmeye zorlaması için sürekli yeni fikirlere ve iş yapış şekillerine ihtiyacımız var.
Ürün ve süreçlerimizin dünyada olumlu bir etkiye sahip olması taahhüdünde bulunduk. Bu alanda beraber çalışmak, halihazırda inovasyon programlarımıza ve bilimin dijital dönüşümüne değer katıyor” diye ekliyor.